Bilinç, beyindeki yaratıcılık Bilinç, beyindeki yaratıcılık… Eğer golf topu büyüklüğünde bilince sahipseniz, bir kitabı okuduğunuzda, golf topu büyüklüğünde anlayışa sahip olursunuz. Dışarı baktığınızda, bir golf topu büyüklüğünde farkındalık, ve sabah uyandığınızda, bir golf topu büyüklüğünde uyanıklılığınız olur. Eğer o bilinci genişletebilseniz; bu durumda okuduğunuz kitabı daha fazla anlar, daha fazla farkındalıkla dışarı bakar, ve uyandığınızda daha fazla uyanıklık içinde olursunuz. Bu, bilinçtir. ve herbirimizin içinde saf, titreşim halinde bir bilinç okyanususu var ve bu bilinç okyanusu, zihnin kaynağında ve temelinde, düşüncenin kaynağı ve tüm maddenin de kaynağıdır. Gerçekte, gördüğümüz şekilde bir madde yoktur, Tüm madde, kaynağını, bir atomun parçacıklarının titreşimine neden olan, küçük bir güneş sistemine benzeyen atomu bir arada tutan kuvvetten alır. Bu gücün arkasında bilinçli ve akıllı bir zihnin varlığını varsaymalıyız. Bu zihin, tüm maddenin matrisidir. – Max Planck. Madde, işe başlamak icin güzel bir noktadır. Dünyamızın katılığı tartışılmaz gibi görünür. Tuttuğumuz, kavradığımız her şey ve bedenimiz bize maddenin katı olduğunu hatırlatır. Fakat, Einstein’dan başlayarak modern fizik, bize tüm bu madde dünyanın aslında bir illüzyon, serap olduğunu gösterdi . Tüm fiziksel madde, etrafımızdaki herşey, bir frekansın sonucudur. Ve bu, şu manaya da gelmektedir, eğer frekansı arttırırsanız, maddenin yapısı değişecektir. Kendi kendine varolmak nedir? Sistem aslinda bir hologramdır, ben buna süper hologram diyorum. Onun içerisindeki herşey, hologramın bir dışavurumudur. (ifade edilmesi, açığa çıkmasıdır) Bu, bir hologramın muhteşem özelliklerinden bir tanesidir ki; holografik bir resmin her bir kısmı, bütünün daha ufak bir versiyonudur. realite o kadar birleşiktir ki; küçük bir kısma baktığınızda, diğer parçaları ve onları kapsayan bütünü görürsünüz. Bunun anlamı, aslında gerçekliği bölemezsiniz, çünkü, bir hologramı böldüğünüzde, bir parça bulmuş olmazsınız, çünkü, o parça, daima bütünün bir yansımasıdır. Bir hologramda, tüm model, desen bir bütündür ve kendisine göre eksiksizdir. ve eğer, herhangi bir küçük kısmı, bu bütünden alır ve onu yakından incelerseniz, tüm modelin kendisini tekrar, tekrar ve tekrar ettiğini göreceksiniz. Bu modelin herhangi bir yerinde, bu küçük hologramların herhangi birinin küçük bir görünüşünü, bir yönünü değiştirecek olursak; bu değişim tüm sistemin değişmesine neden olacaktır. Kuantum fiziği, ustaların bildiğini gözler önüne serdi: “Madde yoktur”. Madde kavramı, ona destek veren bir felsefeyle ortaya çıkmıştır. Ve o görüşten, bilimin madde görüşü oluştu. İşin gerçeği, evrenin aslı bilinçdir. Evrenin aslının madde olduğu inancı, korku, hırs, aç gözlülük gibi ayrımlara yol açmaktadır. İnsanlar umutsuzca, maddi bir şeyler toplayarak zengin olmaya çalışıyor, ve buna özeniyorlar. Evrenin aslı bilinç ise, aslında önemli olan davranışlardır. Eğer korku hali içine girerseniz, korku; yoğun, çok yavaş bir titreşimsel haldir. Daha fazla korkunuz oldukça, Küresel oyuncular, bizi daha da korkutmak için, stresli olmamız için, gelecek hakkında endişelenmemiz ve geçmiş hakkında suçluluk duymamız tüm toplumu, çevreyi yapılandırıyorlar. ve böylece şu anı unutmuş oluyorum. Bu, bizi, düşük, yoğun titreşim haline yöneltir. Gelecek hakkında neye inandığımıza çok dikkat etmeliyiz, Bir inanç sistemine ne kadar bağlanılırsa, o kadar artacaktır. Eğer realite holografikse, siz onun oluşumuna yardım ediyorsunuz Ve büyük Edgar Cayce şöyle demişti: Her bir düşüncemiz, o düşünceden inşa edilmiş olan realitedir. ve her bir düşüncemiz, o bağlantılı realiteyi inşa etmeye başlar. Her bir düşünce, sürekli ağ ören örümceğin, ağı ören cihazı gibidir. Bilgi, temeldir, anahtardır. Çünkü bu matris, gerçek olarak düşündüğümüz bu illüzyon realite, insanlar, “matris nedir?” diye soruyorlar. Cevap, o, bilgidir. Bilgi, fraktalları yaratır. Bilgi aktıkça ve matematiksel olarak konuşursak, fraktalları oluşturdukça, bu etki alanı artar. Bu, matematikçi Gordon tarafından gösterilmiştir. Fraktallar tahmin edilemeyen fonksiyonlardır. Böylece, giderek daha da tahmin edilemez olurlar. Fraktallar ve kaos teorisine girmeye başladığınız zaman, toplumun koşullarına baktığınızda, illuminati veya dünyayı negatif yönde yöneten güçlerin, kaos hakkındaki düzen ve felsefeleri ile karşılaşırsınız. Bunda, bir gerçeklik payı vardır. Sistem büyük bir dengesizliğe ulaştığında, ani beklenmeyen değişimlerle, daha yüksek bir karmaşıklık seviyesinde, kendi kendine tekrar organize olacaktır. Atomaltı boyutta gerçeklik, onu gözleyenin beklentisi yönünde hareket eder, bilim adamının ölçümleri de tutarlıdır. Evrendeki herşey, atomaltı kuvvetlerin dengesidir. Atomların parçacıkları, muazzam boş alanda ışık hızlarıyla dönerler. ve parçacıklar maddesel objeler değillerdir. Parçacıklar, enerjinin ve bilginin muazzam bir boşlukta dalgalanmasıdır. Bilimin şimdi gösterdiği şey, alanı değiştirirseniz, içerisindeki atomu, atomları da değiştirirsiniz. Biz de atomlardan meydana geliyoruz, kalbimizdeki duygular ile alanı değiştiriyoruz, herşey birbirinine bağlı olduğu için, tam anlamıyla fiziksel gerçekliğimizi de değiştiriyoruz. Bu, içinde yaşadığımız gerçekliği, bir kez oluşturduğumuzda, fiziksel bedenimizin yapısı biyolojik bir bilgisayar, ve bizim varlığımızın temeli bilinçtir. Ardından, bu dünyanın yapısına, nasıl işlediğine, yaptıklarınızı neden yaptığınıza bakmaya başladığında, birden, dünyanın bu yapısının neden böyle olduğu tüm berraklığı ile açığa çıkar, Çünkü, insanlar gözleriyle bakarlar ve bunun dünya olduğunu düşünürler. Fakat, öyle değildir. O; sınırsız enerjinin, sınırsız frekans aralıklarının içerisindeki ufacık, ufacık bir frekans aralığıdır. Aslında, holografik bir TV kanalı gibidir. Evreni oluşturan temel yapıyı yaratan aslında bilinçtir. Biz olmadan var olan bir evren düşünemiyorum, Çünkü bizim rolümüz, etrafımızdaki dünyayı gözlemlemektir ki, bu, içinde yaşadığımız, algıladığımız evreni yaratmaktadır. Evrenimizin neye benzediğini araştırmamıza rağmen, hiçbir zaman evrenin sınırlarını bulamayacağız, hiçbir zaman en küçük parçacığı bulamayacağız. Kuantum dünyada görülen, bizim neyden oluştuğumuzdur. Çünkü, baktığımız her yerde, bilinç, birşeyin orada olacağı ümidiyle keşif yapmaktadır. Bu keşif, bakma-gözlemleme hareketi, görmek için yapılan baskıyla, bir şeyler yaratma rolüdür. Ve, yaşadığımız her an evreni var ediyoruz. Bilinç, evrenin programlama dilidir. Biz, bilincin orkestra şefiyiz, ne yaparsak, biz oyuz. Bilinç, bizden ortaya çıkanla başlar. Biz oluşturucularız, bu gezegende hedeflenen tekliğiz, çünkü sadece, diğer herkesin yaptığı gibi, biz realiteyi amaçlayan tekliğiz. Eğer beyninizi kapatırsanız, medya illüzyonunun ana görüşüne çekilirsiniz. Kullanıldığımızı anlamak zorundayız, çünkü realiteyi oluşturuyoruz, ve belirli bir şekilde ayarlanmış gibi suretteyiz ve belirli bir şekilde hareket ettiriliyoruz. Bu durumda, yaratma bizim değil bir başkasına ait oluyor. Bu odadaki herkese realiteyi kontrol ettiklerini söylesek, kim destekler? Ben bir realite ve kuantum fiziği hakkında konuşuyorum, ben şeylerin kuantum seviyesinden, moleküler seviyesinden, kuarkların seviyesinden kontrol edilmesini ele alıyorum. Kelimeler kullanılarak hack edilmeye elverişli bir işletim sistemi sistemi hakkında… Dünya, bir eğlence treni gibidir. Devam ettikçe onun gerçek olduğunu düşünürsün, çünkü gözleriniz çok etkilidir. İnişleri, çıkışları, dönüşleri ile, parlak renkleri ve gürültüsüyle, trene binmek bir süreliğine eğlencelidir. Bazı insanlar uzun zamandır bu yolculukta, ve soruyorlar: Bu gerçek mi, yoksa yalnızca bir gezinti mi?; ve diğer insanlar hatırlatıyorlar ve diyorlar ki : “Bu yalnızca bir gezinti”. |
5276 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |